Çağ’lar, Günümüz Gençleri ve Üç Öneri

| Murat DEMİR

Pozitivist Çağ

Avrupa’da gelişen sözde Aydınlanma Hareketi ile aklın ilah edinilmesini telkin eden, Fransız İhtilali ile zihinlere milliyetçilik düşüncesi eken, Sanayi Devrimi ile insanları fabrikalara tıkayan, Kapitalizm ile insanları nefislerine kul köle eden bir çağı, Pozitivist Çağı, geride bırakmak üzereyiz. Artık pozitivist çağ, gerici bir çağ. Bizleri eskisi kadar aydınlatamamakta.     Geride kalan, eskiyen, insanlara hitap etmeyen bir çağ. Artık pozitivist çağ gerici bir anlayışa sahip. Pozitivist Çağa inanan ve öğretilerine göre hareket eden insanlar ve toplumlar artık gerici ve yobaz. İnsanlık yeni bir çağa, yeni öğretilere ihtiyaç duymakta. 

Dijital Çağ

Aklın yerine heva ve hevesin ilah edinilmesini telkin eden, insanların düşünme yetilerini körelten, insanları fabrikalara değil evlerine tıkayan, fıtri olanı bozmaya odaklanmış bir çağa, Dijital Çağa, giriş yapıyoruz. Ve aydınlandık. Artık her şey güllük, gülistanlık olacak. Doğa korunacak, hayvanlar korunacak. Artık insanoğlunun bir şey yapmasına gerek yok. Yapay zekâ onun yerine düşünecek ve yapacak. Düşünmek artık bayağı bir davranış. İnsanlık artık sadece heva ve hevesi, ona ne telkin ederse onu yapabilir. Artık insanlar fabrikalarda çalışmak zorunda değil evlerinde istediği gibi istediği şeyleri yapabilir. Nasıl mı? Bu çağ, bizlere sanal bir dünya bahşetmiş. Orada istediğimiz gibi hareket edebiliriz. Eğlenebiliriz. Seyahat edebiliriz. Hatta geçmişe dahi gidebiliriz. Sevdiklerimizle vakit geçirebiliriz. Ne hayal edersek, onu gerçekleştirebiliriz. Tıpkı cennet gibi. Dijital Çağ, ne güzel bir çağ!  

Çağların insanlara ve toplumlara telkinleri ve toplumların yüz yıllık değişim serüveni. Toplum sürekli olarak değişmektedir. Toplumun değişimi ve değişim hızını ise genç kuşakların bu değişimi kabullenip kabullenmemesi belirlemektedir. Yani toplumun değişmesinde gençler önemli bir etkendir. Günümüzde toplumsal değişmenin lokomotifi, teknolojik gelişmelerdir. Teknolojinin ve teknolojinin uzantılarının hâkim olduğu bir çağdayız. Kimileri bu çağa dijital çağ adını vermektedir. İşte bu dijital çağ bizim düşünce yapımızı, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı vs. her şeyimizi etkilemektedir. Bu etkilenmenin gençler üzerinde haddinden fazla olduğu gözlemlenmektedir. Gençler geleneksel toplumsal kodlamalara göre hareket etmemekte ve kendisinden önceki kuşaklarla çatışmakta, geleneksel kuşakları kendisine uyum sağlama durumunda bırakmaktadır.  Aydınlanma Hareketi! Fransız İhtilali ve İngiltere’deki Sanayi Devrimi neticesinde olduğu gibi geleneksel ile arasına kalın duvarlar ören, aklını ve görebildiğini kendine ilah edinen, ahlak kavramından yoksun ve Kur’an’da helak olduğu belirtilen toplumlar kadar azgın, teşhircilik üzerine inşa edilmiş, maddenin ötesinde sanal olan ile tatmini sağlayan, insan fıtratını bozmaya yönelik refleksleri ve planları olan bir çağ. Dijital Çağ.

Ve bu dijital çağın öğretilerine maruz kalan bir toplum.  Dünya üzerindeki tüm toplumlar gibi içinde yaşadığımız toplum da bu çağın öğretilerine göre hareket etmeye -pozitivist çağda olduğu gibi silah zoru ile zorlanmasa da- psikolojik olarak zorlanmaktadır. Pozitivist Çağ, gelenekle, tarihle ve İslam’la toplumumuzun bağını koparmıştır ve yaklaşık yüzyıl boyunca yeni bir insan, yeni bir toplum inşa etmek için ele geçirdiği devlet aygıtını kullanarak var gücü ile çalışmıştır. Sonuç olarak ne İslam olan ne de pozitivist olan, İslam ile pozitivizm arasına sıkışmış, boşlukta olan, anlam arayışı içerisinde olan, menfaatini önceleyen, çoğunluğa göre hareket eden bir insan bir toplum meydana gelmiştir. Dijital Çağın bu profilde olan bir insanı ve toplumu kandırması hiç de zor olmayacaktır. İnsanlar ve toplum seve seve kendilerine getirilen öğretileri kabul edecekler ve yeni yeni hayatlar yaşamaya başlayacaklardır. Muhakkak direnenler olacaktır. Ancak onlarda zorla ve baskı ile zaman içerisinde eriyip gideceklerdir.

İslam Çağ

Çağların üstünde bir çağ İslam Çağ. Çağlara hitap eden ve her çağda var olan, çağları aşan bir çağ, İslam Çağ. Allah ve Resul’ünün öğretilerine dayanan, insanları ve toplumları insanlara kulluktan yalnız bir ve tek olan sonsuz güç ve kudret sahibi olan İlah’a kulluğa çağıran, insanları ve toplumları akıl etmeye, düşünmeye sevk eden, sermaye sahiplerinin sömürü düzenini alaşağı etmeyi hedefleyen ve bunu tarih de başarabilen, güçlü olanın adaletini yerle bir ederek güçlünün de güçsüzünde boyun eğdiği bir adalet sistemini tesisi eden, insanlığa ve topluma erdemli bir hayat yaşamayı telkin eden bir çağ. Eskimeyen bir çağ. İslam Çağ.

İslam beş şeyi garanti altına almaktadır. Bunlar, hayatın korunması, dinin korunması, aklın korunması, malın korunması ve neslin korunmasıdır. Korunması öngörülen bu beş şey İslam nazarında temel değerlerdir. Temel değerlerin korunması insanın korunması, insanın korunması toplumun korunması anlamına gelmektedir.

İlk olarak hayatın korunması İslam’ın insana verdiği değeri göstermektedir. İslam’da insanın yaşam hakkı ana rahmi ile başlamaktadır. Bugünkü sistemler kürtaj hakkı! gibi sebeplerle insanın yaşama hakkını elinden almaktadır. Bunun yanında insanın hayat hakkına zarar verecek fiziksel ve ruhsal her türlü tehlikeye karşı bir tavır almaktadır.

İslam’ın garanti altına aldığı ikinci unsur ise dinin korunmasıdır. İnsan hür iradesi ile baskı altında kalmadan istediği dine iman etmesi hakkıdır. İslam bu hususta hiçbir sistemin hiçbir dinin insana tanımadığı özgürlüğü tanımaktadır. Allah (cc) ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır;

            “Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.”[1]  

İslam’ın garanti altına aldığı bir diğer husus ise aklın korunmasıdır. Aklın korunması sağlıklı karar alabilmek için büyük ehemmiyet arz etmektedir. Bu sebeple Allah aklı baştan giderecek her şeyi haram kılmıştır. Amma velakin bu aklı baştan giderecek daha başka şeyler bulunmaktadır. İnsanlık teknolojinin esiri konumundadırlar. Sistemler genç nesilleri teknoloji ile kontrol altına almışlar ve gendi akideleri gereğince genç nesilleri yönlendirmektedirler. İslam, insanın aklını dumura uğratan tüm bu arızi durumlardan aklı korumak istemektedir.

İslam malı da koruma altına almaktadır. Zira hayatın devamı için insanın mala ihtiyacı vardır. Ancak İslam bir imtihan unsuru olan mal’a kul olmayı da yasaklamış ve insanoğlu ile mal arasında dengeli bir ilişki öngörmüştür. Bu konu bağlamına faizin haram kılınması, haksız kazancın haram kılınması, stokçuluğun tekelleşmenin haram kılınması, çalışanın hakkının alın teri kurumadan verilmesinin telkin edilmesi ve helal kazancın bereketi vb. konular yeniden düşünüldüğünde bu konunun da ehemmiyeti muhakkak anlaşılacaktır.    

Son olarak İslam’ın garanti altına aldığı husus neslin korunmasıdır. Nesil yaratma, çocuk, zürriyet gibi manalara gelmektedir. İnsanoğlunun neslinin devamı için neslin korunması elzem bir konudur. Esasen sağlıklı bir toplumun inşası sağlıklı bir nesil ile ancak mümkün olabilir. Öyleyse insanoğlunun nesli koruma ve nesli yetiştirme mesuliyeti bulunmaktadır. İslam hem nesli koruma altına almaktadır hem de sağlıklı bir neslin yetiştirilmesini arzulamaktadır.   

Bunun yanında İslam’ın koyduğu yasakların çok az, helallerin ise çok fazla olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bugün toplumda yaşanan sosyal problemlere baktığımızda ve işlenen suç unsurlarına baktığımızda Allah’ın koyduğu haramların mevcut sistemler tarafından helal kılınmasının olduğu görülecektir. Çok açık olduğu için sadece alkol kullanımının sistemler tarafından helal kılındığını ve Allah’ın haram kıldığı bir şeyin helal kılınmasının sonuçlarını bir inceleyelim. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada işlenen cinayetlerin %85’i, tecavüzlerin %50’si, şiddet olaylarının %50’si, Trafik kazalarının %60’ı ve kadına şiddet olaylarının %70’i alkol kullanımı sebebi ile gerçekleşmektedir. Bu oranlar küçümsenemeyecek kadar yüksek seviyededir. Bununla birlikte İslam’ın haremlik-selamlık kuralına uyulmadığından dolayı nice aileler yıkılmakta, nice taciz ve tecavüz olayları gerçekleşmektedir. Türkiye’deki sabah programlarına bakılsa, yaşanılan taciz tecavüz vakıaları incelense İslam’ın ortaya koyduğu bu kurala uyulduğu takdirde birçok vakıanın önüne geçileceği pek aşikardır. Son olarak nesillerimize göz dikmiştir hâkim sistemler. Fıtratlarımızı bozmak istemektedirler. Erkek ve kadın haricinde üçüncü bir türde gündemimize sokmak istemekte ve bunda ısrar etmektedirler. Tüm bunlara karşın ten sığınağımız İslam’dır, İslam Çağ’dır. 

            “Eğer siz (Uhud’da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir’de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.”[2] 

Rabbimiz, çağları insanlar arasında döndürüp durmaktadır. Aslında önemli olan çağların dönüm durduğu döngüde insanın nerede durduğudur.

Toplumun değişimi kaçınılmazdır. İfade ettiğimiz gibi gençler bu değişimin en önemli unsurudur. Gençlerin durup düşünmeleri, çağımızın gözlerimize taktığı at gözlüklerini çıkartıp akıl etmeleri gerekmektedir. Gençler, çağları kıyas etmeli, hangisinin kendileri ve toplum için daha hayırlı olduğunu kavramaya çalışmalıdır. Akabinde hayırlı olduğunu düşündüğü çağın gereğince nefes alıp vermelidir.

Muhakkak ki aklı işgal edilmemiş her genç İslam Çağ’ın en doğru, en isabetli, en mükemmel çağ olduğu kanaatine varacak, dinine sahip çıkacak, malını ve canını İslam yolunda harcayacak ve İslam’la nefes alıp, İslam’la nefes veren nesiller için mücadele edecektir. Genç nesillerin yetişmesi Müslümanlar için yemeden, içmeden, barınmadan kısacası temel ihtiyaçlarımızdan daha önce gelmelidir. Her Müslüman genç nesillerin yetişmesi ve zihinleri işgal edilmiş genç nesillerin özgürlüğü için mücadele etmelidir. Bu mücadelede şu üç hususa öncelik verilmelidir.

Bunlardan ilki pak akidenin inşası, ikincisi örnek toplumun inşası, üçüncüsü ise şer odaklarından genç nesillerin korunmasıdır.

İdeoloji – Akide

Her çağın bir felsefesi, bir ideolojisi, bir akidesi bulunmaktadır. Toplum düzeni çağın temel akidesine göre şekillenmektedir. Düzenin insanları bu akide çerçevesinde yapıp etmektedirler. Başka bir ifade ile amel etmektedirler. Akide bu sebeple müthiş bir ehemmiyete sahiptir. Eğer çağın akidesi düzgün olursa, toplum düzeni de insanların yapıp etmeleri de düzgün olacaktır. Ancak akide bozuk olursa, toplumun düzeni de insanların yapıp etmeleri de bozuk olacaktır. Öyle iman ediyoruz ki İslam Çağının akidesi en güzel akidedir. Bu akideye sahip insanların sayıca artması ve Allah’ın yardımı neticesinde dünyayı idare etmeleri demek, yaşadığımız dünyanın düzenin düzelmesi demektir. İslam akidesinin ise neyi emrettiğini ve neyi yasakladığını, neyi reddetmemiz gerektiğini ve hakkıyla neyi kabul etmemiz gerektiğini iyi öğrenmeliyiz ve genç nesillere hakkıyla aktarmalıyız. Her türlü engellere ve zorluklara rağmen akidemiz doğrultusunda yaşamaya gayret göstermeliyiz. Velev ki düşmanlarımız bizi ölümle korkutsunlar veyahut dünyalık metalarla bizleri kandırmaya çalışsınlar. Bizler akidemizin gereğince yaşamaktan katiyen vazgeçmemeli, şahit olarak yaşamalı ve şahadeti arzulayan bir ümmet olmalıyız.  

Örnek Toplumun İnşası -Söylem ve Eylem Uyumu-

İslam Çağına baktığımız zaman Resulullah’ın (sav) Allah’ın (cc) elçisi olarak seçildiğini, Allah’a iman ettiğini ve bu iman çerçevesinde insanlara tebliğde bulunduğunu görmekteyiz. Ve bu tebliğ müddetince hiçbir zaman Hak ile Batılın birbirine karışma ihtimali olan bir söyleminin olmadığını, yaklaşımının bulunmadığını ve bir amel işlemediğini tespit etmekteyiz. Onun sadece ve sadece yaptığı, iman ettiği doğrultuda amel etmek ve ne olursa olsun Allah’ın emirlerine boyun eğmek olmuştur. Gelecekte İslam’ı hâkim kılmak, bu çerçevede dönemin müşriklerine hoş görünmek için aslında iman etmediği şeyleri güzel karşılamak veyahut övmek, ya da canının ve malının tehlikeye düşeceği kaygısı ile mevcut düzen içerisinde sessiz sakin kalmak ve sadece ibadetler ile meşgul olmak gibi bir tercihte bulunmamıştır. Ya da tebliğinin kolaylaşacağı düşüncesi ile kendisinden ilahlarını reddetmemesini isteyen müşrik devlet yöneticileri ile anlaşarak kendisine vaat edilen devlet yöneticiliğini kabul etmemiştir. … O, iman etmiş, Allah’ın emir ve yasaklarını insanlığa tebliğ etmiş ve ne olacağını ne elde edeceğini veyahut ne kaybedeceğini düşünmeksizin amelde bulunmuştur. Allah (cc) ise Resul’ünün (sav) ve O’na iman eden sahabenin hürmetine Müslümanlara Medine İslam Devleti’ni bahşetmiştir. Öyleyse Allah’ın onda sizin için güzel bir örneklik vardır dediği Resulullah’ı (sav) örnek almalı, bizi harekete geçirecek hak ile batılı birbirinden bütün açıklığı ile ayırmamıza yardımcı olacak pak bir akideye sahip olmalı, kendi aciz aklımızca Allah’ın hükmünün yürürlüğe konulabilmesi için taviz vermemiz gerektiğini düşünerek değiştirdiğimiz söylemlerden kaçınarak İslam’ın asılını ortaya koymalı ve yine Allah’ın hükmünün hakim olması için yapmamız gerektiğini düşündüğümüz gayri-İslami amellerden bir an önce vazgeçerek Allah’ın (sav) buyruğu olan amelleri yalnızca Allah (cc) için yapmalı ve nihayetinde karşılığını da yalnızca ama yalnızca Allah’tan beklemeliyiz.  

Genç nesillere söylem ve eylem uyumu olan örnek bir toplum gösterebilmeliyiz. Öyle ki bugünün Müslümanlarının İslam adına yaşadığı hayattan dolayı İslam’dan soğumalarının önüne geçebilelim. Öyle ki pak bir İslam toplumunun örnekliğini az da olsa genç nesillere gösterebilelim. İslam’ın kardeşliğini, dayanışma ruhunu, sömürü sistemlerine karşı duruşu, aile hayatını, nesil yetiştirme gayretini ve hayatı nasıl anlamlandırması gerektiğini öğrenebileceği örnek bir toplum görsün genç nesiller. 

Şer Odaklarından Sakındırmanın Gerekliliği

Genç nesilleri korumak yetiştirmek ne yazık ki sadece akidesini inşa etmek ve örnek bir toplum inşa etmekle olmuyor. Çünkü bugünün sistemleri genç nesilleri eğlence kültürü üzerinden nefislerine hitap ediyor. Genç nesilleri bu şekilde kandırıyor. Ne yazık ki hayatlarımızın tamamını kapsayan eğlence kültürü, gençlerimizin de hayatlarını esir alıyor. Dolayısıyla üçüncü olarak genç nesillerimizi korumak ve yetiştirmek adına kendi eğlence kültürümüzü inşa etmeli ve bu eğlence kültürünü gençlere sunabilmeliyiz. Gençler, Müslümanların hem eğlendiklerini hem de dinlerini yaşayabildiklerini görmeli ve bu durumu teneffüs etmeliler. Şer odaklarından ancak bu şekilde genç nesillerimizi koruyabileceğimiz kanaatindeyim. Bu hususta caiz olan sporların geliştirilmesi, izcilik okullarının açılması, düzenli doğa yürüyüşlerinin yapılması, İslami ezgi söz ve ezgi yarışmalarının yapılması, gençlerimizin yazmaya teşvik edilmesi, akademik ilgisi olan geçlere yol haritası çizilmesi vs. daha birçok organizasyon gerçekleştirilmesi mümkündür.

İslam çağların üstünde bir çağdır.

Genç nesiller İslam’la korunacaktır.

İslam yeşertecektir genç fidanları,

Ve İslam büyütecektir.

Büyütecektir, Mus’ab’ı, Ömer’i, Bilal’i

Ebabiller gibi İslam’a sahip çıkacak genç nesilleri…


[1] Diyanet İşleri Meali, Bakara Suresi, Ayet:256

[2] Diyanet İşleri Meali, Ali İmran Suresi, Ayet:140

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön